8 yıllık e-kitap okuyucum Kindle’a veda etmem ve okuma alışkanlığımı nasıl şekillendirdiği üzerine deneme.
10 Ocak ’23 Üsküp
8 yıllık Kindle’ım, namıdiğer good morning sunshine, artık miadını doldurmuş olmalı ki, bana usul usul veda etmeye çalışıyıor gibi. İlk başlarda 8 hafta dayanan pil ömrü zamanla azaldı azalmasına da, kullanmadığım zamanlarda şarjının kendiliğinden %30 azaldığını fark ettiğimde tamam dedim, artık panik yapmaya başlayabilirim.
2015 öncesinde de basılı versiyonunu edinemediğim, çoğunluğu kurgu dışı ve İngilizce olan kitapları, elektronik kitap formatında bilgisayardan okurdum. E-kitap formatının yabancısı değildim, hatta bu kitaplar genelde bol bol not aldığım kurgu dışı kitaplar olduğu için de elektronik kitap formatı daha pratik gelirdi. Kitap kokusu fetişim, okumaya biraz daha pragmatist yaklaştığım alanlarda yoktu yani. Diğer yandan, kitapçı gezmek kendimi bildim bileli çok sevdiğim bir şey olduğu için de zaten basılı versiyonunu edinebildiğim kitapları, kitapçılardan alıyordum. Şöyle güzel, kalın bir romanı kolum ağrıya ağrıya basılı kitaptan okumayı tercih ederdim, Kindle ile tanışıp kaynaşana kadar…
Emektar Kindle’ım, yanılmıyorsam 2014 model Paperwhite idi. İlk kullandığım dönemler, yarım saat günlük okuma ortalamasıyla, şarjı gerçekten de 8 haftaya kadar dayanıyordu. Uyumadan önce okumayı sevdiğim için ışığını açıp yatakta okuyordum, yine de 1 aydan uzun süre şarj etmem gerekmiyordu. İki haftalık tatillere giderken şarjını yanıma almak yerine yola çıkmadan önceki gece şarj ediyordum, yetiyor da artıyordu. Birlikte, yanılmıyorsam, 11 ülke, 50’ye yakın şehir gezdik. Wifi özelliği olduğu için de istediğim yerden internete girip sözlüğe bakabiliyor, Goodread’e girip yorum okuyor veya kitapçıda bulup ağırlık sebebiyle taşıyamayacağım kitapların e-kitap versiyonlarını sepetime ya da favorilerime ekleyebiliyordum.
5 yıl önce İzmir’den Üsküp’e taşınırken de benim için epey kolaylık sağladı. Çünkü bilirsiniz, taşınırken en çok kitaplığınızı taşımak zordur. Okuduğum ve okuyacağım kitapların yaklaşık yarısı Kindle’da olduğu için, ülkelerarası taşınırken kitap yüküm sayesinde hafiflemiş oldu.
Üsküp’e taşındıktan sonra, fiziksel İngilizce kitaplara erişimim kolaylaştı ama Türkçe kitaplara erişimim zorlaştı. Epey yüksek bir Türk nüfusu olmasına rağmen, Üsküp’te güncel Türkçe kitaplar satan bir kitapçı yok. Neyse ki Üsküp, son yıllarda Türkiye için popüler bir rota. Türkçe kitap ihtiyacımın bir kısmını gelen gidene sipariş vererek gidermeye başladım (arada gümrük vergisine razı gelip Kitapyurdu’ndan DHL ile sipariş verdiğim de oluyor) diğer kısmını zaten e-kitap formatında edinmeye devam ediyorum. Hal böyle olunca İngilizce ve Makedonca kitapların bir kısmını kitapçılardan, Türkçe kitapların büyük kısmını ise internetten e-kitap formatında almaya başladım.
Kitap kokusundansa okumanın kendisini seviyorum. Bu yüzden Kindle’dan okumakla fiziksel kitaptan okumak arasında bir seçim yapacağımda çoğu zaman (pratikliği sebebiyle) Kindle’ı seçiyorum. Eğer telefondan / tabletten okumakla fiziksel kitaptan okumak arasında kalırsam da gözlerim daha az yorulacağı için fiziksel kitaptan okumayı tercih ediyorum.
Bu arada, Kindle’ı edindiğim 2015 yılında Türkiye’de e-kitap okuyucular çıkmıştı elbette ama dosya formatları, kullanılabilirlik ve fiyatlandırmaya bakıp onlar yerine Kindle almak bana daha mantıklı gelmişti. İyi ki de öyle yapmıştım. Canım Kindle’ım, keşke bir 8 sene daha benimle olsan…
Emektar Kindle’ım, namıdiğer good morning sunshine bana veda ederken, kendime yeni bir Kindle cihazı bakmaya başlamam gerektiğini hissediyorum ama içim de el vermiyor. Kendimi vedalaşmaya hazır hissettiğimde good morning sunshine’ın son pil ömrüyle parka gidip en sevdiğim kitabı okuyarak kendisine veda edeceğim (edemedi) …
Comments